10 Eylül 2008 Çarşamba

25 Haziran 2008 Çarşamba

Bravo!

23 Haziran 2008 Pazartesi

Wimbledon 2008

23 Haziran itibariyle yani bugün başlıyor ve hatta başladı. Postu yazdığım an itibariyle merkez korttaki açılış maçı Federer-Hrbaty arasında oynanıyordu. Federer 6-3 ilk seti almış vaziyette. Bugün merkez kortta 2 maç daha var. Roland Garros'ta taç takan Ivanovic ile vatandaşı (aynı zamanda en yakın arkadaşıymış, e ben olacak değilim!) Djokovic 2. tur vizesi arayacaklar. Federer kesintisiz final yolcusu. 2 numaralı seri başı Nadal en az yarı final görür, çim kortu da öğrendi artık. Djokovic 3 numaralı seri başı, onu da yarı final listesine yazıyorum. Geriye tek aday kalıyor. 6 numaralı seri başı, epeydir ortalıkta görünmeyen Andy Roddick göze çarpıyor. Ama bu turnuvada pek ileri gideceğini düşünmüyorum. 10 numaralı seri başı -ki bunu 2006 Wimbledon yarı finaline borçlu- Baghdatis yine bir çıkış yapar mı diye düşünüyorum ama pek ihtimal vermiyorum. Her kortta, her şartta oynamayı-savaşmayı bilen Davydenko (4 numaralı seri başı) ile Stepanek'ten (16 numaralı seri başı) biri yarı finale adını yazdırabilir. Tabii Wimbledon'ın sürprize en açık turnuvalardan biri olduğunu da hatırlamak lazım.

Euro 2008 İçin Bira Seçenekleri #13

The Caribbean Alcohol Test!
- Breath towards bird.
- If bird starts singing, you are in a good mood.
- If bird passes out, no more Carib for you!

Aziz Yıldırım'dan İyi Yöneticilik Dersleri #1

"Mesela ben buraya eşyalarımı toparlamak için geldim. Buraya geldiğimde benimle birlikte kimse olmadı. Kimse eşyalarımı toparlamam da, buradaki düzenimi ülkeme taşımamda bana yardımcı olmadı. Kulüpten hiç kimse yoktu. Mesela evimin anahtarını kime bırakacağımı bile bilmiyorum. Düşünün yani..." - Arthur Zico

22 Haziran 2008 Pazar

İtalya - İspanya: 14 Yıl Önce

Euro 2008 öncesindeki son resmi İtalya - İspanya kapışması 1994 Dünya Kupası çeyrek finalinde gerçekleşmiş. Maçı 2-1 İtalyan'lar almış ve sonrasında finale kadar yükselmişlerdi. Bu postu yazana kadar maçtaki gollerin sırasını, dakikasını, takımların giydiği formaları, hakemi ve buna benzer türlü istatistikleri pek hatırladığım söylenemez. Lakin ağlamaklı Luis Enrique ifadesini, canhıraş vaziyette hakeme doğru koşuşunu dün gibi hatırlıyorum. İtalyan'ların 9 numaralı kasabı nam-ı diğer Tassotti, genç ve ihtiraslı Luis Enrique'nin suratına okkalı bir dirsek indirmiş, bu kanlı enstanteneyle maçın önüne geçmeyi başarmıştı.

O maçın golleri İtalya adına Baggio biraderlerden! (kardeş olsalardı Dino Baggio'ya abi sıfatı yakışırdı) gelmiş, İspanya'nın tek golünü bünyesinde garip bir futbol hüviyeti barındıran Luis Perez Caminero'dan gelmişti. Ulusal takımlar mevzu bahis olunca kalbim hep İspanya'dan yana olmuştur. Enrique kadar gözyaşı dökmesem de derin bir sızı hissetmiştim içimde.

İspanya'nın hiç bir dünya ya da avrupa kupasında şampiyonluk yaşamamış en güçlü takım olarak adledildiğini aklımızın bir köşesinde tutarak biraz da iki takım arasındaki istatistiklere göz atalım. En dominant olanı İtalya'nın İspanya'ya tam 88 senedir yenilmemiş olması. Şaka gibi birşey bu. İki takım daha önce avrupa şampiyonlarında 2 kez karşılaşmış; 1980 yılında grup maçı 0-0 berabere bitmiş, 1988'de ise İtalya İspanya'yı 1-0 yenmeyi başarmış. 1994 randevusundan sonra İspanya son 4 maçtır İtalya'ya yenilmiyor, hatta son karşılaşmaları bu yılın mart ayında hazırlık maçı soslu oynanmış ve David Villa'nın golüyle İspanya İtalya'yı 1-0 devirmeyi başarmıştı. İspanya'nın eksi hanesinde duran bir diğer istatistik ise büyük turnuvalarda 22 Haziran günü oynadığı 3 karşılaşmayı da penaltı atışlarıyla kaybetmesi.

94 randevusuna kısa bir yolculuk yapıp, maçı beklemeye koyulalım.

Rusya'dan futbol dersi

Keyifli bir maç olacak demiştik, öyle de oldu. Maç öncesi Rusya'nın direnç göstereceğini ve hatta belli periyotlarda etkili olacağını bekliyorduk ancak Hollanda'nın ilk 3 maçtaki 'takım' görüntüsünden bu kadar uzak olacağını, Hiddink'in taktik ustalığının Van Basten'i paralize edeceğini, Rusya'nın maksimum verimlilikte; neredeyse 'total futbol öyle değil işte böyle oynanır' dercesine bir oyun ortaya koyacağını, Arshavin'in Hollanda defansını hallaç pamuğu gibi atacağını beklemiyorduk elbette. Öngörülmüyordu en azından.

Boulahrouz'un mateminin tüm takıma sirayet etmesinden midir nedir bir durgunluk vardı portakallarda. Hele uzatma devresinde üzerlerine ölü toprağı serilmiş gibiydiler. Ruslar maçın hemen hemen tamamında kitlediler portakalları. İlk maçların gizli orta saha kahramanları Engelaar ve De Jong, Semak'lı, Zyryanov'lu, Semshov'lu Rus dinamolarının arasında kaybolup gittiler. Topu ileri götürmekte zorlandı Hollanda haliyle. Nistelrooy'un servisçileri Sneijder, Kuyt ve Van der Vaart, maç boyu kusursuz bir ritm tutturan Rus defans-orta saha kurgusundan nasibini alarak yaratıcılıktan uzak bir görüntü çizdiler.

Bir parantez de Arshavin'e açmak lazım. Topla hareketliliği Saviola'nın parlak dönemlerini hatırlattı bana. Sürat desen var, oyun zekası desen var, delicilik desen var, gol vuruşu desen var. Çok iyi kumaş. Bu sene Zenit'i pek takip edemeyişime, dün akşam bu adamın rezitalini izleyince pişman oldum. Ruslar, bu turnuvanın sonucu ne olursa olsun Hiddink'i takımın başında tutar, Arshavin ile Pavlyuchenko'yu mainstream bir takıma monte ederlerse (ki olması kuvvetle muhtemel) önümüzdeki senelerde dünya futboluna damga vuracak potansiyele sahipler.

1974-1978 yılları Hollanda'sı ve o yılların Ajax efsanesini büyüklerinden dinleyen, aklı baliğ olup topa ayağı gittiği sıralarda, mahalle maçlarında savunmaysa Baresi forvetse Van Basten'in küçük modelleri olmaya kalkan her futbol sevdalısı gibi benim de Hollanda sevgim, sempatim büyük. Ama samimiyetle şunu söylemeliyim; turnuva boyunca ekran karşısında en üzüldüğüm an Van Nistelrooy'un vurduğu kafayı ağlarda gördüğüm andır. Rusya, hakkaniyet çerçevesinde öyle temiz bir maç çıkardı ki, taraf olmamak mümkün değildi. Yarı finalistlere bakın. Bir yanda oyununun üstüne koyarak zirveye çıkan bir Rusya, diğer tarafta sinüs eğrileri gibi inip çıkan bir grafiği halkının dualarıyla bir de futbol ilahlarıyla bertaraf etmiş bir Türkiye. Futbol sen nelere kadirsin...

21 Haziran 2008 Cumartesi

Hollanda - Rusya: 20 Yıl Önce

1988 Avrupa Şampiyonasına Almanya ev sahipliği yapmış ve yarı finalde Hollanda'ya elenmişti. 25 Haziran 1988 tarihinde, yani bundan tam 20 sene önce finalde karşı karşıya gelen takımlar bu akşam Euro 2008 çeyrek final maçına çıkıyorlar. O zamanki adıyla Sovyetler Birliği, şimdinin Rusya takımı için bu maç bir nevi rövanş niteliğinde.

20 yıl önceki ilk randevuda Hollanda, Gullit ve Van Basten'in attığı gollerle Sovyetler Birliği'ni 2-0 yenmiş, ve tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonu olmuştu. O maça dair kafamıza kazınan yegane görüntü elbette Van Basten'in takımı adına attığı 2. gol olmuştu. Futbol kamuoyu tarafından gelmiş geçmiş en iyi gol olarak kabul gören bu muazzam golün ortasını sol açık Mühren ortalamıştı. O zamanın bol 'Van' lı (Van Breukelen,Van Tiggelen,Van Aerle, Van Basten) Hollanda takımından günümüze taşınan olgulardan biri total futbol olsa gerek.

Sovyetler Birliği'nin bu şampiyonadan kısa bir süre sonra amip misali bölünüp türlü devletler yavrulamasından sonra Rusya olarak boy gösterdiği resmi turnuvalarda pek esamesinin okunmadığını söylemeliyiz. Son kurbanımız olan Hırvatistan'ın eleme grubu son maçında İngiltere'yi yenerek Rusya'ya yaptığı kıyağın meyvelerini toplama zamanı Hiddink'in takımı için. Hiddink'in takıma ne denli dinamizm kattığını söylemek lazım. Çok diri, çok seri çok ta istekli bir Rus takımı görüyoruz bu turnuvada. Sonuç ne olur onu bu akşam öğreneceğiz ama bizleri çok keyifli bir maç beklediği kesin.

Şimdi bir soluklanma ve final maçını zihinlerde tazeleme zamanı. O da işte burada.

Zero to Hero





Bunun Adı Sansasyon

Artık eminiz ki bu sadece bir geri dönüş değil. Öyle de olsa anca Fizan'dan dönüştür bu. Kelebek etkisi bu, bir nevi sansasyon. Mucize dediğin bir kere olur, hadi diyelim iki. Geri dönüş başlıklı postta 'çekirge 3. kez zıplayacak mı bakalım' dedik. Hırvatistan maçı da geri de kaldı, anladık ki bu çekirge değil 3, 33 kere bile zıplar. Efsunlu bir çekirge bu. Takımın üstünde ilahi bir güç gezindiği bariz. Kimse de kalkıp taktiğe tekniğe kondisyona laf etmesin. Laf ettirmiyor bu takım çünkü. Bu çekirgenin sıçrayacağı var sıçrıyor kardeşim. Daha da sıçrayacak belki. Sonra bir bakmışız "Şu Çılgın Türkler" kitabının yayın hakkını UEFA alıvermiş. Allah 'yürü ya kulum' demiş bir kere.

Heyecan..Sinir boşalması.. Duygu patlaması.. Kalp sarsıntısı ve sevinç gözyaşları.. Yaşadık bu turnuvada doyasıya.. Futbolun yanına bunları koymayı da özlemiştik doğrusu.. Helal olsun..

20 Haziran 2008 Cuma

Kulüp Size Emanet -Pardon Daha Fazlası!

Barcelona, transferin yine en hareketli takımı iken, kurulan kadroları idare edecek adamlara da imzaları attırdı. Geçen yıl Barcelona B'nin başında bulunan Kaptan Josep Guardiola, resmi olarak A takım teknik direktörü olurken, Ondan boşalan yere de bir başka eski kaptan Luis Enrique getirildi.

Bu adam hakkında benim tarafsız olmama imkan yok. Futbol tarihinde en çok sevdiğim adamdır. Ama eğer bana sorsalardı "Pep'i Barcelona'nın başına geçirmeyi düşünüyoruz, ne dersin?", "az daha bekleseydik daha iyi olmaz mıydı?" derdim. Gerçi bana sorsalar, Rijkaard'ı da göndermeyin derdim ya, bu aralar hiçbir yöneticiyle konuşmaz olduk. İyi futbol oynatır umuyorum ki, hayalkırıklığına yol açmaz. Yoksa kulübe de yakışır bu karizmayla, kulübeye de.

Hırvatistan - Türkiye: 12 Yıl Önce

11 Haziran 1996. Türkiye'nin ilk Avrupa Şampiyonası maçı. Bu tecrübesizliğe ve 2 yıl sonra Dünya 3. olacak takımın çekirdeğine karşı oynanmasına rağmen sonuna kadar hiç de fena gitmeyen bir maç. Sonrası, bildik hikaye; Alpay, Vlaovic'i düşürse neler olurdu, bambaşka bir turnuva olur muydu Türkiye için?


Kadroda kimler yok ki: Yedek kaleciler Adnan ve Şanver! Neyse bu komikti, geçelim. Tam 5 Trabzonsporlu o dönem milli takım kampına çağrılmış mesela. Şimdinin futbol aşığı gençlerini inanadırabilir miyiz acaba buna? Orta saha hiç fena değil; Tolunay, Tugay, Sergen, Oğuz, Tayfun gibi alternatifli bir kadro. Hakan Şükür tabii ki orada. Hep 26 yaşında olan Arif Erdem, o zamanlar ilk defa 26'nın altındaymış. 2002 Dünya Kupası 3. sü olan tandem bile oradaymış Bülent ve Alpay ile. Rüştü bugün olduğu gibi, o gün de oradaydı. Tıpkı Fatih Terim gibi. Olmamış işte, ama tecrübesizlik ama iyi rakipler yüzünden olmamış.

Peki Hırvatistan'da neler varmış? Onlarda ne varsa, büyük bir kısmı bugün de karşımızda. 1996'da Hırvat kadrosunda yer alan Slaven Bilic, teknik direktör olarak kulübede. Takım arkadaşları Asanovic, Jurcevic, Prosinecki ve kaleci Mrmic ise yardımcıları sıfatıyla. Boban, Boksic, Suker, Jarni ve Stanic hala unutulmazları o kadronun bu isimlerle birlikte. Bu akşam, Türkiye'nin şansı oldukça az rakibi karşısında ama olmayacak iş de değil hani.

Kaçan Maçlar #2: Portekiz - İsviçre

Ben bu maçı seyretmem. Kimsenin de seyredeceğini sanmıyorum. Ama tanınmaya çalışıyoruz, o sebeple hizmeti ön planda tutmayı deniyoruz. Ha, bunu hanginiz yersiniz? Ona da verecek cevabımız yok. Bu kez Clive Tyldesley ve David Pleat'in anlatımıyla sunuyoruz, yorumcunuz ise Andy Townsend.

http://rapidshare.com/files/122921503/euro.2008.match.17.sui.vs.por.kareemamir.wbb.part01.rar
http://rapidshare.com/files/122921386/euro.2008.match.17.sui.vs.por.kareemamir.wbb.part02.rar
http://rapidshare.com/files/122921350/euro.2008.match.17.sui.vs.por.kareemamir.wbb.part03.rar
http://rapidshare.com/files/122921347/euro.2008.match.17.sui.vs.por.kareemamir.wbb.part04.rar
http://rapidshare.com/files/122921254/euro.2008.match.17.sui.vs.por.kareemamir.wbb.part05.rar
http://rapidshare.com/files/122921294/euro.2008.match.17.sui.vs.por.kareemamir.wbb.part06.rar
http://rapidshare.com/files/122921526/euro.2008.match.17.sui.vs.por.kareemamir.wbb.part07.rar
http://rapidshare.com/files/122921410/euro.2008.match.17.sui.vs.por.kareemamir.wbb.part08.rar
http://rapidshare.com/files/122921421/euro.2008.match.17.sui.vs.por.kareemamir.wbb.part09.rar
http://rapidshare.com/files/122921533/euro.2008.match.17.sui.vs.por.kareemamir.wbb.part10.rar
http://rapidshare.com/files/122921199/euro.2008.match.17.sui.vs.por.kareemamir.wbb.part11.rar

Euro 2008 İçin Bira Seçenekleri #12

Bilgin Gözlerinizden Öper!


"Geçen hafta Euro 2008'e giden avantacı lavantacı takımını eleştirdim.
Bu avantacılar gidip, yiyip içip dönüyorlar.
Her türlü vıcıklığı yapıyorlar.
Yazarak da ödüyorlar...
Bunu biri yazınca da bozuluyorlar.
Görevli gidenlerinkini saymazsak, İsviçre'den çıkan doğru dürüst bir yazı yok.
Ya saat, ya fondü-mıhlama ya çikolata...
İsviçre bu kadar değil.
Gidenlerin çoğu bu kadar."

Bilgin Gökberk

19 Haziran 2008 Perşembe

Anissa...

Hollandalı defans oyuncusu Khalid Boulahrouz, dün antrenmanı terk etmişti. Bir süre sonra, sebebin eşinin erken doğum yapacak olması olduğunu öğrendik. Bugün ise, yeni doğan Anissa'nın yaşam mücadelesini atlatamadığını. Nasıl bir acıdır, bir yürek buna nasıl dayanır?

Kaçan Maçlar: Hollanda - Romanya

Grup elemelerinin son gününde aynı günde iki maç olması sebebiyle, birer maçı kaçırmış olduk. Bizim gibi günlük mesaisi olan insanlarsanız, gece 1'de verilen tekararları siz de seyredemediniz. Hollandayı desteklediğimden, bu maçla başlıyorum. 21:45'te başlayacak eleme maçları öncesi, kendi 19:00 seansımızı yaratabiliriz böylece. İyi seyirler...

http://rapidshare.com/files/123552276/NL.RO.Dutch.part1.rar
http://rapidshare.com/files/123546484/NL.RO.Dutch.part2.rar
http://rapidshare.com/files/123540888/NL.RO.Dutch.part3.rar
http://rapidshare.com/files/123535358/NL.RO.Dutch.part4.rar
http://rapidshare.com/files/123529837/NL.RO.Dutch.part5.rar
http://rapidshare.com/files/123524516/NL.RO.Dutch.part6.rar
http://rapidshare.com/files/123519414/NL.RO.Dutch.part7.rar

Not: Torrent isteyen olursa, onu da seve seve sağlarız. Bir yorum yeterli.

Euro 2008 İçin Bira Seçenekleri #11


"for a fresher world"


Portekiz - Almanya: 8 Yıl Önce

Almanlar bu üzüntüyü yaşadığında Haziran'ın 20'si idi 8 yıl önce. Tıpkı, bu yıl Yunanistan'ın yaşadığına benzer bir trajedi yaşadılar. Neyse ki, bu yıl Yunanistan'ın gruplarda puan alamamasıyla rezalet bir unvandan kurtulmuş oldular. Dün gece oynanan İspanya-Yunanistan maçında Guiza, İspanya'nın maçı 2-1 kazanmasını sağlayana kadar, son şampiyonun bir sonraki turnuvada en az puan topladığı sene 2000'di.

2000 yılında, Almanya ilk maçında Romanya ile karşılaşıp 1-1 berabere kalmış, ikinci maçında ise İngiltere karşısına çıkmıştı. Shearer'ın tek golüne engel olamayıp, 1-0 kaybetmişlerdi. Son maçta, hala gruptan çıkma umutları vardı. Rakip, grup birinciliğini garantileyen Portekiz'di. Bu akşam Basel'de çeyrek finalde karşılacak iki ekip arasında oynanan maçı Portekiz, Sergio Conceiçao'nun 3 golüyle 3-0 kazanmıştı. Böylece Almanya grupta topladığı 1 puanla, şampiyon ünvanıyla katıldığı bir sonraki turnuvada en kötü performans gösteren takım olmuştu.

Bu akşam oynanacak maçta, favori yine Portekiz gibi görünüyor. Ama Almanya'nın ne yapacağı ne zaman belli oldu ki? Günlerinde olmalarına falan da gerek yok. Kazanabilirler, bir şekilde ama 20 Haziran 2000 gecesi De Kuip'te işler öyle gitmemişti. O gün maça ilk 11'de çıkan 22 oyuncudan sadece Michael Ballack sahada olacak bu gece. Bayağı bir zaman geçmiş üzerinden yani, golleri hatırlamak lazım.

Efsane geri döndü!

Tam 22 yıl sonra. Boston Celtics 17. şampiyonluğunu final serisinin 6. maçında, Garden'da kendi seyircisi önünde Lakers'ı tarihi bir farkla mağlup ederek kazandı. 131-92. Boston sezon başında ses getiren hamleleriyle hayli hayli bu şampiyonluğu haketti elbette ama bu kadar acımasız olunmaz. Şampiyonluk maçında (ki az da olsa yüzüp yüzüp kuyruğuna gelinen bu noktada bir nebze baskı ihtiva eder) üstelik Lakers'a karşı 39 sayı fark. Alkışlamaktan başka yapılacak bir şey yok doğrusu. Ayrıca bu galibiyet NBA final serilerinin en farklı 2. galibiyeti olarak da tarihe geçti. İlk sırada tahmini pek zor olmayan bir isim duruyor. 98 final serisinde Chicago Bulls, Utah Jazz'ı tam 42 sayı farkla yenmişti.

Boston seneye ne yapar bilinmez, ama şu bir gerçekki bu seneye şampiyonluğa baş koyarak başlamışlardı. Belki tek sıkımlık kurşunları olduğu ve bunu da hedefi 12'den vurarak tükettikleri söylenebilir. Zira takımın lokomotifleri yaş limitlerine dayanmış durumda. Biz basketbolseverlere böyle fiyakalı bir seri izlettikleri için (hoş topu topu 1 maçı sonlandırabildim) başta Doc Rivers olmak üzere Garnett'a, yılmaz savaşçı Pierce'a teşekkürleri bir borç bilirim. Pierce demişken, henüz yüzüğü parmağına geçirmeden çifte zaferin habercisi bir MVP ödülü de kendisine layık görüldü. Bil Russell'lara, KC Jones'lara, Larry Bird'lere selam olsun.