16 Haziran 2008 Pazartesi

Geri dönüş!!!

Giderken tökezlediğimiz doğru ama geri dönerken dört nala koşturduğumuz da aşikar. Dün akşamki maçtan sonra bu iyice gün yüzüne çıktı. Hala oturmuş bir sistemi olmayan, klişe tabirle iskeleti olmayan bir takımız belki ama bu takımın yüreği var. Bizi biz yapan, tüm dağınıklığımızı, yetersizliğimizi, dengesizliğimizi bir çırpıda unutturan, heyecandan bizleri yerlerimize oturtmayan bir yürek bu zaferin ardındaki kahraman.

2 maçın sadece bir devresinde nispeten iyi bir görüntü çizen, mücadele gücünü yansıtan takımımızın Çek'ler karşısında ne yapacağı merak konusuydu. Zira artık bu maç için fanteziyi bir kenara bırakan Terim, tüm kamuoyunun birleştiği ideal bir 11 çıkardı. Ama takım ilk 45 dakika yine oyunu karşı tarafa bıraktı. Canımızı sıkan da hep buydu. Kendi oyunumuzu oynayalım dediğimiz her maça olabilecek en kötü şekilde başlıyoruz. Her nasılsa bir şekilde çekiyoruz kendimizi oyundan. Bizi kamçılayan, amiyane tabiriyle ata vurulan nişadır hep yenilen bir gol mü olacak? Koller ilk yarıda kendine gelen topların neredeyse hepsini indirmeyi başardı. Bir türlü önlem alamadık, yedik golümüzü girdik soyunma odasına. İlk yarı için aksayan sadece bu değildi tabiki, Hamit'i yine sağ beke kitlememiz, oyunu öne taşımak için sadece Arda'nın ayağına bakmamız, tüm bu sıkıntılı 45 dakikanın sebeplerindendi.

2. yarı joker! Semih'in yerine Sabri'yi gördük sahada. İlk 5-10 dakika topu Çek kalesine doğru taşımak istesek te yine o beklediğimiz kanat organizasyonlarını bulamadık. Sonra ne olduysa oldu, turnuva başından beri kara bulutların üzerinde dolaştığı defans hattımızın genç ve yeni stoperi Emre Güngör sakatlandı. Ardından oyuncu değişikliği yapamadan, Sabri'nin uyuduğu bir pozisyonda 2. golü kalemizde gördük. Fatih Terim'in 4. hakemi iteklemesi de heyecan ve gerilim katsayısının ne derece olduğunun bir göstergesiydi. Maçın bu noktasında, umut dolu değil sinir dolu oluyor insan. Nasıl olmasın? 3. maç gelmiş geçiyor, turnuva kapısı kapanıyor ama hala adam gibi 2 top yapabilmiş değiliz. Yüreğimiz sızlıyor. Geliyor o müthiş dirayetin başladığı 75. dakika.

O nasıl bir son 15 dakika? Bu nasıl bir geri dönüş? Bizi kendimizden geçirecek, sevinçlere boğacak, istatistikleri yerle bir edecek, tarihe damga vuracak bir 15 dakikaydı bizi bekleyen. Futbolcuların hepsi sanki sahanın ortasına toplanmış, galibiyet yemini etmiş ama bunu bize göstermemiş gibiydiler. Hamit maç boyu tıkılıp kaldığı bölgeden sıyrıldı, attı kendini 18'e. Sabri'den nefis bir derin pas, ardından Hamit'in akıllı pasıyla, Arda'nın ustalık kokan o vuruşu geldi. 2-1 oldu durum. Kıpırdandı içimiz. Gömüldükçe gömüldü Çek'ler. Başlarına geleceklere davetiye çıkarır gibi. Yedek kulübesinde Baros'un Brückner'e saydırdığına takıldı gözlerimiz. Sonra yine Hamit. Enfes bir orta. Ortayı enfes yapan biraz da Cech. Dünyanın en iyi kalecisi, en iyi armağanı verdi bize. Sıra şimdi Nihat'ta. Kurnaz bir dokunuş. 2-2 olduğunda Rıdvan gaza gelip 'bir tane daha atarız' deyiverdi birden. Olmadı da değil hani. Abandone olmuştu bir kere Çek'ler. Yine Hamit, assistte boş geçmedi bugün. Öyle güzel yuvarladı ki Nihat'ın önüne, öyle de güzel döndü ve vurdu ki Nihat. Değmeyin keyfimize. Çekirge bir sıçradı, iki sıçradı, bakalım sıçratabilecek miyiz üçüncüyü?

Hiç yorum yok: