
Yaşlanmış, ne karışık saçlarından ne de bandanasından eser kalmış Mark Knopfler, 7 kişiyi bulan ekibiyle 13 Haziran akşamı İstanbul Kuruçeşme Arena'da yaklaşık 2 saat süren bir konser verdi.
Beklenen, 3 aydır aynı setlist ile turne koşturmasında olan üstadın buna sadık kalıcağı idi. Öyle de oldu, tüm konser boyunca sadece
brothers in arms'a ve
sultans of swing'e eşlik etmeyi bilen (zira bunlar da nakarattan ibaret) izleyicinin uzun
money for nothing ısrarlarına karşılık vermedi üstad. Önce
Brothers in arms sonrasında
so far away eşliğinde
bis'e çıktı, en nihayetinde
going home ile noktayı koydu.

Uzun süredir bekliyordum bu konseri, biletimi de çıkar çıkmaz almıştım. Konser alanı yeterli doluluktaydı. İzleyici profili orta yaş kararındaydı ki bu da normal olsa gerek. Gittiğimiz konserlerde genelde gençlerin hakimiyeti olduğunu düşünürsek bu bir yönden iyi bir yönden kötü aslında. Artık yaşlandığımı demeyeyim, yaş aldığımı kabul ettiğim bir ortamda eşlik ettim konsere. Dünya gözüyle Mark Knopfler'ı da izlemenin mutluluğu, hızlıca akıp geçen 2 saat sonundaki doyumsuzluğuyla bir konser de geldi geçti.

Solo albümlerine ağırlık vermesi pek tabi bekleniyordu, ancak şarkılara katılımın pek olduğu söylenemez.
Cannibals ile başlayıp
Going home'a kadar giden süreçte,
romeo&juliet, müthiş sololarıyla
telegraph road ve tabi ki büyüleyici
brothers in arms setlistin ağır toplarındandı zira sadece bunları çalsaydı bile keyif ve tatmin ikilisinde bir eksiğim olmazdı. Yine de bir
boom like that ya da
rudiger çalsaydı bu işin kaymağı olurdu.
Üstadın çeşit gitarlarından çıkan leziz sololarıyla, iş ciddiyetiyle, cool'luğuyla, ekibin müzik emekçisi İskoç arkadaşın keman-flüt-mandolin döngüsüyle tam bir müzik ziyafetiydi. Bir daha gelir mi meçhul,
so far away ile el sallıyorum arkasından...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder