22 Haziran 2008 Pazar

Rusya'dan futbol dersi

Keyifli bir maç olacak demiştik, öyle de oldu. Maç öncesi Rusya'nın direnç göstereceğini ve hatta belli periyotlarda etkili olacağını bekliyorduk ancak Hollanda'nın ilk 3 maçtaki 'takım' görüntüsünden bu kadar uzak olacağını, Hiddink'in taktik ustalığının Van Basten'i paralize edeceğini, Rusya'nın maksimum verimlilikte; neredeyse 'total futbol öyle değil işte böyle oynanır' dercesine bir oyun ortaya koyacağını, Arshavin'in Hollanda defansını hallaç pamuğu gibi atacağını beklemiyorduk elbette. Öngörülmüyordu en azından.

Boulahrouz'un mateminin tüm takıma sirayet etmesinden midir nedir bir durgunluk vardı portakallarda. Hele uzatma devresinde üzerlerine ölü toprağı serilmiş gibiydiler. Ruslar maçın hemen hemen tamamında kitlediler portakalları. İlk maçların gizli orta saha kahramanları Engelaar ve De Jong, Semak'lı, Zyryanov'lu, Semshov'lu Rus dinamolarının arasında kaybolup gittiler. Topu ileri götürmekte zorlandı Hollanda haliyle. Nistelrooy'un servisçileri Sneijder, Kuyt ve Van der Vaart, maç boyu kusursuz bir ritm tutturan Rus defans-orta saha kurgusundan nasibini alarak yaratıcılıktan uzak bir görüntü çizdiler.

Bir parantez de Arshavin'e açmak lazım. Topla hareketliliği Saviola'nın parlak dönemlerini hatırlattı bana. Sürat desen var, oyun zekası desen var, delicilik desen var, gol vuruşu desen var. Çok iyi kumaş. Bu sene Zenit'i pek takip edemeyişime, dün akşam bu adamın rezitalini izleyince pişman oldum. Ruslar, bu turnuvanın sonucu ne olursa olsun Hiddink'i takımın başında tutar, Arshavin ile Pavlyuchenko'yu mainstream bir takıma monte ederlerse (ki olması kuvvetle muhtemel) önümüzdeki senelerde dünya futboluna damga vuracak potansiyele sahipler.

1974-1978 yılları Hollanda'sı ve o yılların Ajax efsanesini büyüklerinden dinleyen, aklı baliğ olup topa ayağı gittiği sıralarda, mahalle maçlarında savunmaysa Baresi forvetse Van Basten'in küçük modelleri olmaya kalkan her futbol sevdalısı gibi benim de Hollanda sevgim, sempatim büyük. Ama samimiyetle şunu söylemeliyim; turnuva boyunca ekran karşısında en üzüldüğüm an Van Nistelrooy'un vurduğu kafayı ağlarda gördüğüm andır. Rusya, hakkaniyet çerçevesinde öyle temiz bir maç çıkardı ki, taraf olmamak mümkün değildi. Yarı finalistlere bakın. Bir yanda oyununun üstüne koyarak zirveye çıkan bir Rusya, diğer tarafta sinüs eğrileri gibi inip çıkan bir grafiği halkının dualarıyla bir de futbol ilahlarıyla bertaraf etmiş bir Türkiye. Futbol sen nelere kadirsin...

Hiç yorum yok: