8 Haziran 2008 Pazar

Euro 2008: Yitik Başlangıç!

Fotoğraf, renk getireceğimiz iddaasıyla başladığımız Euro 2008 grup ilk maçının sonucuna dair net bir izlenim veriyordur herhalde. Her gazetede, ilgili her internet sitesinde, çok çok ilgili her blogta gözümüze dalga dalga çarpan skoru bir kez daha 'büyük puntolamak' gelmedi içimden.

Nerden başlayayım, nasıl sonlandırayım diye kara kara düşünüyorum açıkcası. Basit olarak, "turnuvada oynanmış sadece bir maç, 2 maçımız daha var, bu da 6 puan eder, asıl şimdi esas rakiplerimizle oynayacağız" klişesinde bir girizgahı mı tercih edeyim yoksa "bu kadar yitik, bu kadar silik, bu kadar aciz bir takımla nasıl karşımıza çıkarsın be Fatih Terim" acımasızlığında ama bir o kadar da gerçekliğinde bir cümleyle mi yol alayım. Bilemedim.

Maçtan sonra bir çok yorum dinledim, sabahında da bir çok yorum okudum gazetelerde, bloglarda. Aklı başında, az çok bilgili, biraz da futbol gönüllüsü herkesin iştirak ettiği noktalar var. Güya 4-3-3 olarak adledilen sistemin nasıl bir garip 4-4-2'ye dönüştüğü, takımda bir ruhun olmadığı, takımın bir disiplini olmadığı, takımın bir alışkanlığı olmadığı, takımın bir 'ne idüğü belirsizler' olduğu, uzun süredir böyle aciz bir durumla karşılaşılmadığı, Portekiz'in kapasitesinin yarısıyla bizi sirkülase ettiği.. vs..vs..

Hepsi doğru, ve maalesef bu takım yalan. Sahte bu takım, yapıştırma biraz da. Fatih Terim'in hazırlık kampı henüz başlamışken sarf ettiği; "Emre-Aurelio-Hamit gibi bir orta saha başka hiç bir takımda yok" cümlesi geliyor hemen aklıma. Bunun üzerinden gitmek istiyorum. Diğer tüm yaklaşımlar, tüm açılımlar her mecrada nakledildi yeterince. Bu sözü dün akşam Rıdvan da tekrarladı maç sonu yayınında. Bizi biz yapan, bizi özellikli kılan, turnuvadaki tek kozumuz olarak aşikar bir yer edinen bu özelliği neden göz ardı ettik? Hem de Portekiz karşısında! Bunu aklım almıyor doğrusu. Tamam defansımız harap, takımın tüm bölgelerinde de koordinasyon problemimiz var. Ama arkadaş Hamit'in sağ bekte ne işi var Allah aşkına! Kitlendi kaldı adam orda, ne Ronaldo'nun dublajına girebildi, ne 2 adım öteye gidebildi hücum adına. Sandalyeye bağladık adamı. Ya sonra n'oldu? Sabri girdi 2. devre, onu beke çeker Hamit'i öne sürer dedik. Baktık ki Sabri orta sahada. Olacak iş değil hakikaten. Bu Tuncay'a 90 dakika nasıl sabrettin be Fatih Terim. Daha 10. dakikada bağırdı adam ben bugün yokum diye. İngiltere'de bir haller olmuş Tuncay'a. Az biraz saçlardan gitmiş, az biraz da iştahtan. Bu analizin sonu yok. Yaz , yaz bitmez. Ne kadar yazarsak o kadar kızıyoruz, bir o kadar da üzülüyoruz.

Bu kadar yitik bir takımla gruptan çıkarsak başarı doğrusu. Çıkamazsak ayıp, öte yandan.

anekdot: İsviçre için de bir kaç kelam edeyim. Olabileceğin en iyisini oynadılar kanımca. Bu kadar sınırlı kapasiteli bir takım, ancak bu kadarını yapabilir. 3-4 gol pozisyonuna girdiler üstelik. Şans golüyle galibiyete konan Çek'lerin bu sönük haline de, en azından beraberliği hakeden İsviçre'ye de üzüldüm açıkcası.


Hiç yorum yok: