21 Mayıs 2008 Çarşamba

tenise veda eden efsaneler -1-

"It's a great day in my life, I believe that you can call it that. I'm here today to announce to you that I am putting a definitive end to my tennis career. I know that it is a shock for many people and a surprise, but for me it's decision I've thought about for sometime now. It is not a decision which I made because of a simple defeat in Berlin. I've thought about it in my head for sometime, for a few months already, since the latter month of 2007. It's an end to a beautiful adventure."

2000'li yılların tartışmasız en başarılı bayan tenisçisi Justine Henin'in kısa bir süre önce tenisi bıraktığını açıkladığı basın toplantısından baş alıntı. Tenisi bırakmaya karar vermesinin, Berlin'deki son basit yenilgiyle ilgisi olmadığını, bu konu hakkında zaten 2007'nin son aylarından itibaren kafa yorduğunu belirtiyor başarılı tenisçi. Dikkatimi çeken paragrafın başlangıç ve sonu oldu aslında. 'Hayatımda büyük bir gün' ile başlıyor ve 'Güzel bir macera için başlangıç' diye bitiriyor. Yani hayatından memnun.

Henüz 26 yaşında. Bir diğer efsane Navratilova'nın 90'ların başında bıraktığı tenise 2000 yılında 44 yaşındayken tekrar geri döndüğünü (çiftler müsabakalarında mücadele etmiş olsa dahi) düşünürsek çok ama çok erken bir dönem bu ayrılık kararı için. Belli belirgin kalıcı bir sakatlığı yok, kocasından boşanıp anne babasıyla da durumu düzelttiği günden bu yana mental probleminin de olmadığını düşünüyorum. Belki de sağlıklı olan karar budur onun nezdinde. Biz tenissever izleyici gözüyle bakıyoruz elbette. O 90'lı yılların şaşalı tenis karakterlerine özlem duyduğumuzu ve şimdilerde elde avuçta olanlara da gözlerimizin erken kapanacağını düşünürsek normal bir bakış açısı bu. Ben Henin'i kortta güçlü olarak bilirim, öyle de gördüm hep. İstatistikler mühim değil, herşey ortada zaten. 7 Grand Slam kazanmış, almadığı zadece Wimbledon. Ben onun korttaki kararlı duruşunu, azmini, öldürücü tek el backhand'lerini özleyeceğim.

Hiç yorum yok: